Thursday, July 30, 2009

DÜNYA 2.0’A HOŞGELDİNİZ

Journal of Business Strategy dergisi benim en severek okuduğum strateji dergilerinden. Temmuz-Ağustos 2009 sayısında "WELCOME TO WORLD 2.0: THE NEW DIGITAL ECOSYSTEM" isimli bir makalem yayınlandı. Sıcak sıcak ilk sizinle paylaşmak istedim.

Purpose – The purpose of this paper is to introduce and describe World 2.0; the interactive, hyper-connected, immersive, collaborative online ecosystem.
Design/methodology/approach – The paper reviews paradigm shifts in technology and the internet that transform the world of business and innovation.

Findings – The author proposes five shifts that characterize and describe World 2.0: creativity, connectivity, collaboration, convergence, and community. These shifts define the new global landscape of business, technology, and innovation.

Practical implications – The article provides managers and professionals strategies for innovation in the World 2.0 ecosystem.

Originality/value – The concept of World 2.0 provides managers and professionals a fresh perspective and an integrative vision of the twenty-first century business and innovation landscape.
Makalenin orijinaline aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
İngilizce yazdığımız makalelerin çoğu Türkçeye dahi çevrilmiyor. Küresel iş dünyasına hitap eden ve yeni üretilen bilgiden çoğu zaman mahrum kalıyoruz. Bunu engelleme adına makalemi Türkçeye çevirmeye çalıştım. Müthiş bir yoğunluk arasında saatler harcamak zorunda kaldım. Umarım değer ve beğenirsiniz:) Birebir çeviri olmasa da makae hakkında iyi fikir verecektir.
İşte yayınlanan bu makalenin Türkçe versiyonu:

DÜNYA 2.0’A HOŞGELDİNİZ:
Kreatif Düşünce, Küresel Beyin, Kitlesel İşbirliği, Kümelenme ve Katılım

İlginç bir çağda yaşıyoruz. Yenilikçi teknolojiler başımızı döndürüyor ve çağımızı dönüştürüyor. Internet, web 2.0, semantik web, küreselleşme, dijitalleşme, sosyal ağlar, 3D Internet, sosyal medya, üçüncü nesil (3G) cep telefonları, sanal dünyalar, multimedya oyunlar, bloglar, ve wikiler pazarlama dünyasında müthiş bir değişimin öncüsü. Telefon, TV ve Internet birleşerek müşterinin cebine girerken, müşterilerin tümü mobil data kullanıcılarına dönüşüyorlar. Blogosfer her dört ayda iki katına çıkıyor. Bu yeni paradigmaya Dünya 2.0 adını vermek mümkün.


Dünya 2.0:

Bu makalede Dünya 2.0’ı şöyle tanımlıyorum: Kullanıcıların bilgi ürettikleri ve paylaştıkları (wikipedia, del.ici.ous), beraber yenilik ürettikleri ve işbirliği yaptıkları (InnoCentive), eğlendikleri (Zango, SecondLife), birbirleriyle ilişki ve arkadaşlık kurdukları (LinkedIn, FaceBook, skype, twitter), alışveriş yaptıkları (eBay, Craigslist, Amazon), mobil cihazlarla küresel erişim ve iletişime geçtikleri (iPhone, Blackberry), günlükler yazdıkları (Blogger), fotoğraflarını paylaştıkları (Flickr), kendi filmlerini çektikleri ve paylaştıkları (Youtube), ortak projeler geliştirdikleri (wikis or Google docs), ve kendilerini dünyaya ifade ettikleri iki veya üç boyutlu, hiper-bağlantılı, interaktif, sanal, dijital, küresel online ekosistem veya megaplatform. Bu megaplatform, artık sadece web 2.0’ı ifade etmiyor. Siberuzayın derinliklerinde milyonlarca insanın beraber paylaşımda bulundukları çok daha entegre, bağımsız, yenilikçi bir küresel ekosistemden bahsediyoruz.

Dünya 3.0: Küresel Beyin ve Semantik Web

Bahsettiğimiz bu sürekli evrilen ve gelişen ekosisteme siz dilerseniz “küresel beyin” adı verebilirsiniz. Zira, bu ekosistem giderek daha akıllı ve hızlı hale geliyor. Örneğin, semantik web (web 3.0) sayesinde bilgisayar uygulamaları cümleleri ve konuşma dilini anlayabilecek. Böylece kullanıcılar Internet okyanusundan sadece kendi işlerine tam olarak yarayacak bilgilere işlenmiş olarak ulaşabilecek ve sordukları sorulara anlamlı olarak yanıt alabilecekler. Bu ekosistem aynı zamanda çok hızlı büyüyor. Üniversitelerin dev kütüphaneleri Internet ortamına taşınıyor. MIT, Openware devrimiyle verdiği bütün ders içeriklerini Internetten dünyanın paylaşımına sunuyor. TED, binlerce dolarlık konferansın tüm içeriğini dünya ile paylaşıyor. Entellektüel varlık hakları, bu tip uygulamalarla yerini “creative commons” veya “global commons” gibi çok daha paylaşımcı protokollere bırakıyor.

Dünya 4.0: Avatarlar ve Sanal Gerçeklik

Bu ekosistem aynı zamanda giderek üç boyutlu (3D) ve multimedya hale geliyor. Internet üzerinden binlerce kişi aynı anda aynı sistemde online oyun (“massively multiplayer online games” “alternate reality games”) oynayabiliyor, birbiriyle yarışabiliyor, işbirliği yapabiliyor, iletişime geçebiliyor.

Bu altyapı ve sistem, gelecekte geniş kullanıcı topluluklarının kimsenin tek başına çözemediği problemleri işbirliği ile “kolektif zeka”yı kullanarak çözebilmesini sağlıyor. Öte yandan, Second Life gibi üç boyutlu görsel sanal ortamlar (“metaverses”) giderek yaygınlaşıyor ve işlevsel hale geliyor. Sizi temsil eden “avatar”larla 3D ortamlarda oyun oynuyor, eğleniyor, seyahat ediyor, sohbet ediyor, evinizi ve işinizi kuruyor, alışveriş yapıyorsunuz. CAD yazılımlar, grafik donanımların artan hızları, 3D grafikler, interaktif kullanıcı girdileri, akustik ve ortam sesleri, rüzgar ve ışıklandırma gibi çevre etkileri, ileri simulasyon teknolojileri gibi faktörler sayesinde kullanıcı olarak kendinizi “sanal gerçekliğin” tam ortasında hissedebiliyorsunuz. Matrix işte bu. Harvard Business Review’da yayınlanan makalesinde McGonigal (2008), online multimedya oyunlarının 10 kolektif zeka yetkinliğini geliştirdiğini ileri sürüyor. Bu yetkinlikler henüz Türkçe literatüre girmiş değil, bu yüzden aşağıdaki Türkçe kavramların kullanılmasını tavsiye ediyorum.

1.Online Karizma (Influency): Çoklu sosyal medya ortamlarında ve sanal alemlerde insanları ikna edebilme, etkin iletişim kurma, ilgi çekici hikayeler anlatabilme ve insanların dikkatini çekebilme
2. Dijital Pusula (Signal/Noise Management): Internet okyanusunda yolunu bulabilme, aynı anda gelen çoklu data ve medyadan anlam çıkarabilme, bağlantılar kurabilme, hyper-tekst düşünebilme
3. Yetenek Radarı (Cooperation Radar): İşbirliği yapacağı kişileri sanal ortamda iyi seçebilme ve iyi tanıyabilme yeteneği
4. Dinamik İnovasyon (Protovation): Birbirini takip eden sürümlerde hızlı ve dinamik inovasyon üretebilme, sürekli geliştirme ve yeni beta sürümleri çıkarabilme, maliyetleri azaltarak ürün veya hizmetin hızını ve etkinliğini arttırabilme
5. Online Firaset (Emergensight): Büyük çapta online işbirliği, yardımlaşma ve koordinasyon sırasında oluşan karmaşıklığı algılayabilme ve anlamlandırabilme, sürpriz sonuçlara ve ani keşiflere hazırlıklı olma
6. Network Kıvraklığı (High Ping Quotient): Network iletişimi ustalığı, online dakik cevap verme, online aktiflik
7. Ekosistem Vizyonu (Longbroading): Büyük resmi görebilme, bütün networke geniş bakış açısı, üst sistemleri görme, bütüncül bakış
8. Açık Yazarlık (Open Authorship): Hızlı içerik üretme ve halka açma, fazla sayıda kişiyle aynı anda çalışabilme ve proje üretme
9. Multi-kapitalizm (Multi-Capitalism): Entellektüel, sosyal, finansal, doğal ve sanal kapital gibi farklı kapitallerle aynı anda çalışabilme, onları geliştirebilme ve alıp satabilme
10. Kalabalıklarla İşbirliği (Mobbability): Çok büyük gruplarla online ortamda simultane ve hızlı işbirliği yapabilme, insanları online organize edebilme

Dünya 2.0’ın Beş K’sı (Five C’s of World 2.0)

Journal of Business Strategy makalesinde Dünya 2.0’ın beş karakteristik özelliği olduğunu vurguluyorum (Karakas, 2009): 1) Kreatif düşünce (Creativity), 2) Küresel ve teknolojik bağlanabilirlik (Connectivity), 3) Kitlesel ve dijital işbirliği (Collaboration), 4) Kümelenme – Teknolojik kümelenme (Convergence), ve 5) Katılım – Toplumsal katılım (Community). Şimdi bu trendleri ve hayatımızda neleri değiştirdiğini kısaca inceleyelim:

1) KREATİF DÜŞÜNCE/CREATIVITY
Dijital Platformlarda Kreatif Düşünce ve İnovasyon Merkezi Önem Kazanıyor

21. yüzyılda açlıktan teröre, eğitimden sağlığa küresel problemleri çözmek için entegre düşünce, kreatif düşünce, disiplinler ötesi yeni bakış açıları, sürekli inovasyon ve sosyal yenilik gerekiyor. Pine and Gilmore’a (1999) göre iş hayatının bir tiyatro sahnesine, işin sanata, profesyonellerin sanatçıya dönüştüğü bir “deneyim ekonomisi”ne geçiş yapıyoruz. Jensen’a (1999) göre ise hayal toplumunda (“dream society”) hayal gücü ve yaratıcı düşünce bilgiden daha değerli hale geliyor. Estetik değer, tasarım ve stil artık hayatımızın vazgeçilmez parçaları. Estetik ölçüler küresel ticareti, kurum kültürlerini ve toplumsal bilincimizi yeniden şekillendiriyor (Postel, 2003).

21. yüzyılın kurumları karıncalar ve arıların örgütlenme şekillerini modelleyerek (swarm intelligence) ve kollektik zekayı kullanarak iş hayatını sıfırdan tasarlıyorlar. Buna sanırım en güzel örneklerden biri Steve Jobs’ın kurduğu, Disney’e bağlı faaliyet gösteren mükemmel animasyon firması Pixar. Toy Story, Monsters, A Bug’s Life, Finding Nemo, The Incredibles, Cars gibi muhteşem filmlere imza atan Pixar, her yıl sadece bir filme imza atıyor. Ancak, yaptığı film her yönden hem müthiş yenilikçi ve eğlenceli oluyor, hem teknolojinin sınırlarını zorluyor, hem animasyon endüstrisinin standartlarını zorluyor, hem de zamanı aşan bir klasik değer taşıyor. Filmlerin konuları da çok ilginç. Mesela, benim zaman ötesi favori filmlerimden Ratatouille, Paris’te ahçı olma ideali taşıyan bir farenin öyküsü; veya Wall E, post apokaliptik dönemde çöpleri yeniden işleyen bir robotun aşk hikayesi. Peki Pixar aynı anda böylesine yenilikçi ve mükemmeliyetçi olmayı nasıl başarıyor? Bu konuda çok şey okudum ama size Harvard Business Review’da 2008’de yayınlanan “How Pixar Fosters Collective Creativity” isimli makaleyi tavsiye ediyorum. Bu makalede Pixar’ın kreatif direktörü Catmull, Pixar’ın bilgisayar animasyonlu film endüstrisini dönüştürmedeki sırrını şöyle ifade ediyor: “Aynı anda sanatsal ve teknolojik sıçramaları başarabilmek, tasarımı ve teknolojiyi buluşturan entegre çözümleri üretebilmek için yüzlerce zeki insanın kreatif yeteneğini Pixar’da buluşturuyoruz, çarpıştırıyoruz, sentezliyoruz, binlerce fikri beraberce üretiyor ve yüzlerce problemi beraberce çözüyoruz, mükemmele ulaşıncaya kadar da yüzlerce iterasyon ve inovasyon yapıyoruz. Ortaya çıkan tek film binlerce fikrin, çok hassas çalışmaların ve derin araştırmaların, aylarca süren beyin fırtınalarının, müthiş bir kolektif yenilikçiliğin sonucu”. Bu süreci anlatmak için Catmull “collective creativity” ve “group genius” kavramlarını kullanıyor.

Geleceğin iş dünyasında, özellikle dijital platformlarda, kreatif düşünce çok daha önemli hale geliyor. Bilgi ekonomisinin en kıt, en değerli ve en kritik kaynağı “dikkat”. Geleceğin şirketlerin amacı dijital ortamda müşterilerin dikkatlerini üzerlerine çekmek. Bu yüzden fark oluşturmak, özgün tasarımlar üretmek, tasarım düşüncesini (“design thinking”) farklı problemleri çözmeye uygulamak giderek önemli hale geliyor. Merritt and Lavalle (2005) yarının işletme okullarının (B-School: Business School) artık tasarım okulları (D-School: Design School) haline geleceğini söylüyor. Benzer olarak, Pink (2004) geleceğin iş dünyasında kreatif düşünmeye ve tasarım düşüncesine olan ihtiyaç arttıkça 21. yüzyılın MBA (Master of Business Administration) programlarının artık MFA (Master of Fine Arts) haline geleceğini ifade ediyor. Toronto Rotman ve McGill Desautels gibi yenilikçi işletme okulları yeni MBA programlarını “Entegre Düşünme” (Integrative Thinking) ve “Tasarım Düşüncesi” (Design Thinking) etrafında örgülüyorlar.

2: CONNECTIVITY/ KÜRESEL VE TEKNOLOJİK BAĞLANABİLİRLİK:
Sınırsız Dijital, Online, Mobil İletişim ve Erişim Küresel Köyde Tüm İnsanları Birbirine Bağlıyor

Sınırsız iletişim ve küresel erişim çağını yaşıyoruz. Telekom endüstrisinde aynı anda süper-hızlı bilgisayarlar, kablosuz cihazlar, dijital yayın teknolojileri, organik semikondüktör cihazları, bio-bilgisayarlar ve Internet gibi başdöndürücü gelişmeler ve yenilikler meydana geliyor. Laptopunuzdan, bilgisayarınızdan veya mobil cihazınızdan Internete bağlandığınız anda dünyanın bütün bilgi okyanusuna, milyonlarca insana, projeye, fikre, videoya erişebiliyorsunuz. Bağlanabilirlik, hem teknolojik altyapı meselesine, hem bilgisayar ve network sistemlerinin birbiriyle konuşabilmesine, hem de yeni bir düşünme biçimine işaret ediyor. Bağlandığınız anda hayatınızı değiştiren ve zenginleştiren hizmetlere, deneyimlere, ürünlere, insanlara, fikirlere, projelere erişebiliyorsunuz. Yüksek hız kablosuz Internet ve 3G yeni nesil iletişim teknolojileriyle beraber, cep telefonları, Ipodlar, Blackberry’ler hayatımızın her alanına hızla giriyor. Kullanıcılar için sunulan katma değer paketi giderek daha entegre, cazip ve yenilikçi hale geliyor. Öğrenme, eğlenme, çalışma, hobi gibi aktiviteler arasındaki ayrımlar belirsiz hale gelirken; herkes her an online konuma gelmeye başlıyor. Özel hayat ve iş hayatı arasındaki sınırlar belirsizleşiyor. 7/24 ulaşılabilirlik, kesintisiz erişim, sürekli iletişim, online şeffaflık, dijital paylaşım şu aralar moda. Network bağlantıları sayısının networkteki insan sayısını çoktan aştığı bir “hiper-bağlantılı” (hyper-connected) bir toplum haline geldik. Küresel köyün sakinleri olarak sanal bir teknoloji, bilgi ve iletişim platformunu paylaşıyoruz; bu platformun küresel vatandaşları ve katılımcıları biziz. Bu platformda en aktif olanlar en genç nesil – ki onlara “Net-Geners”, “millennials”, “Generation Y”, veya “digital natives” gibi isimler veriliyor. Türkçe olarak “Google devri çocukları” veya “Facebook nesli” şeklinde ifade edebileceğimiz bu neslin çocukları 90’lı yıllarda doğmuş olanlar. Bu nesil yüksek dijital okur-yazarlığa sahip, online sosyal ağları kullanıyor, Internette sosyalleşiyor, dijital bilgi üretiyor ve kullanıyor, aynı anda çok fazla iş yapabiliyor, çok hızlı hareket ediyor, hiper-tekst düşünebiliyor, kavramlar arası bağlantılar kurabiliyor, online iletişim kurarken hayal kurabiliyor veya fikir üretebiliyor, değişime ve teknolojiye kolay adapte oluyor, sanal kimlikler oluşturuyor, ancak odaklanma ve dikkat eksikliği çekiyor. Bu nesil yeni bir şeyi öğrenmek için ya wikipedia’yı kullanıyor, ya da o kavramı google’lıyor.

3: COLLABORATION/ KİTLESEL VE DİJİTAL İŞBİRLİĞİ
Kitlesel İşbirliği ile Milyardan Fazla İnsanın Kolektif Zekası Küresel Bir Beyine Dönüşüyor

Tarih boyunca işbirliği yapmak hiç bu kadar kolay, hızlı, ucuz ve mekandan bağımsız olmamıştı. Tapscott and Williams (2007), “Wikinomics: How Mass Collaboration Changes Everything” adlı çığır açan kitabında bu trendi en güzel şekilde özetliyor. Kitlesel işbirliği veya vikinomi adı verilen bu yeni paradigmada milyonlarca insan küresel sanal dijital platformda yardımlaşarak yenilik üretimine, sosyal gelişime, ekonomiye, teknolojiye, sanata, kültüre, eğitime katkıda bulunuyor. Yeni “dijital demokrasi”nin temeli bu yardımlaşmaya dayanıyor. YouTube, twitter, flickr, Delicious ve FaceBook gibi firmalar vikinomi stratejilerini kullanarak kalabalıkların bilgeliğinden faydalanıyorlar. Kitlesel işbirliğinin dört temel prensibi var: Açıklık, Yardımlaşma, Paylaşım ve Küresel Hareket.

Kitlesel işbirliği ile donuk bürokrasi ve katı hiyerarşi kendini küresel proje gruplarına, “sanal takım”lara, esnek ağlara ve katılımcı platformlara bırakıyor. Eski modeller yerine akışkan – hücresel - kendinden organize – esnek – adaptif -dinamik organizmalar devrindeyiz. Şirket piramidi ağlarla örülü sanal bir küreye ve web ekosistemine dönüşüyor. Taş devri geride kalıyor. Taşların cilası bile artık insanları eskisi gibi cezbetmiyor. Artık daha hafif, berrak, şeffaf, hızlı, dinamik bir devirdeyiz. Belki de bu bir su devri. Su devrimi. Sessiz, temiz, sade, doğal, organik. Çağlayan ırmaklar gibi networkler bu değişimin belirleyicisi. Kitlesel işbirliği sayesinde eğitimden iş hayatına, sivil toplumdan devlete, pazarlamadan ARGEye, akademiden uluslararası ticarete dünyamız hızla değişiyor ve değişecek. Günümüz şirketleri beynimiz kadar akıllıca yapılanmaya başlamadıkça ve küresel beyine bağlanmadıkça taş-kiremit devrinden çıkamayacaklar.

4: CONVERGENCE/ KÜMELENME / TEKNOLOJİK KÜMELENME:
Hızla gelişen üçüncü nesil bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde TV, Internet, bilgisayar ve cep telefonları birleşerek/kümelenerek çok amaçlı akıllı multimedya cihazlara dönüşüyor.

Çağımızın yeni iletişim ve bilgi teknolojileri birbirleriyle çarpan etkisi oluşturarak yepyeni mecralar açıyorlar. Radyo, TV, gazeteler, CD çalarlar, video teypler, telefonlar, mobil cihazlar ve Internet hepsi bir araya gelerek dev bir multimedya otobanına ve küresel bir bilgi kanalına dönüşüyorlar. Kablolu ve kablosuz networkler, uydu sistemleri, bilgisayar terminalleri, TV setleri ve mobil cihazlar ses, görüntü, elektronik yazı, ve multimedya dahil her tür datayı taşımaya ve işlemeye başlıyor. Dev potansiyeli ve dijital dönüşümü anlamak için rakamlar etkili: Dünyada 1.5 milyardan fazla insan Internete bağlanıyor. Dünyada 3 milyar 800 milyondan fazla insan cep telefonu kullanıyor. Dünyada 1.5 milyar insan laptop kullanıyor. MIT’nin “her çocuğa bir laptop” gibi eğitim kampanyaları gelişmekte olan ülkelerde de bilgiye erişimi hızlandırıyor. Telefon, televizyon ve Internet, üçüncü nesil (3G) iletişim teknolojileriyle beraber tek cihaza dönüşüyor ve bu cihazların hızı 3G teknolojisi ve geniş bantla beraber onlarca kat artıyor. iPod ve Blackberry gibi akıllı cihazlar kısa zamanda daha da akıllı ve hızlı hale gelecek. Bu cihazlardan müzik dinlemek, TV izlemek, sevdiğiniz programları kaydetmek, multimedya oyun oynamak, borsayı takip etmek, haber okumak, görüntülü konuşma yapmak, en yakın hastaneyi veya eczaneyi bulmak, taksi çağırmak, yemek siparişi vermek, para transferi yapmak, online ders almak mümkün hale gelecek ve günlük hayatımızda giderek yaygınlaşacak. Günlük hayatımızda pratik mobil uygulamaların değeri ve önemi artacak. Mesela, Kale firması, “mobil kilit” ile eve bir tanıdığınız geldiğinde siz uzaktayken onunla konuşup kapıyı ona açmanızı sağlıyor. Mobil uygulamaların yaygınlaşmasıyla ve mobil Internetin potansiyelinin ve gücünün artmasıyla beraber e-ticaret yakın bir gelecekte m-ticarete dönüşecek. Tele-eğitim ve tele-sağlık uygulamaları yaygınlaşacak. Virüs gibi yayılan bilgisayarlar ve networkler insanları, kaynakları, pazarları ve fikirleri birleştirdikçe, Internet çağımızın en güçlü demokratikleşme, küreselleşme, ekonomik büyüme, sosyal yenilik, eğitim ve kültürel gelişme aracı haline geliyor.

5: COMMUNITY/ KATILIM/ TOPLUMSAL KATILIM:
Sosyal medya ve online sosyal ağlar sayesinde sanal sivil topluluklar katılımcılık ve network idealizmi ile değişim başlatabiliyor ve Internet bazlı sosyal yenilikler üretiliyor.

Çağımızın en önemli yenilik motoru sadece teknolojik alanda değil toplumsal ve sosyal alanda da Internet. Web 2.0 platformları, online sosyal ağlar ve yeni medya sosyal değişim için ve toplum yararı için kullanılmaya başlıyor. “Yeni medya” veya “sosyal medya” (Medya 2.0) sivil toplum kuruluşları ve sosyal hareketler tarafından eğitim, örgütlenme, protesto etme, organize olma, iletişim kurma, fon bulma, bağış toplama, lobi yapma, bilgiyi demokratik hale getirme, sosyal değişim başlatma ve toplumsal bilinci arttırma için kullanılmaya başlıyor. Buna “online sosyal eylemcilik” diyoruz. Bunun ilginç örneklerinden biri küresel platformda ciddi ilgi uyandıran ve web siteleri, bloglar, online videolar ve sosyal ağlar sayesinde çok hızlı yayılan “Bedava Sarılma Kampanyası” (“Free Hugs Campaign”). Tabii online sivil toplum hareketleri arasında en çarpıcı örnek, Obama’nın ekibinin müthiş başarılı olan online seçim kampanyası ve sosyal değişim umudunu Amerika’nın tümünde yaygınlaştırabilmesiydi. Bu tür Internet sosyal oluşumlarında en önemli faktör, coğrafi olarak dağınık ama ilgi alanları ve idealleri aynı olan kullanıcıların siberuzayda örgütlenmeleri ve bu şekilde “küresel online topluluklar”ın veya “sanal grup”ların oluşması. Sanal toplulukların üyeleri dijital ortamda derin entellektüel muhabbetlere giriyorlar, beyin fırtınası yapıyorlar, eylem planları hazırlıyorlar, tartışıyorlar, dedikodu yapıyorlar, hatta aşık oluyorlar.

Siber-yetenekler ile topluluk ruhu; kreatif dijital yetkinlikler ile sosyal sorumluluk ve gönülllülül ruhu buluşuyor! Teknoloji ve sosyal sorumluluğun sentezi, “hizmet odaklı öğrenme” gibi yeni pedagojilerin de ortaya çıkmasını sağlıyor. Hizmet odaklı öğrenme (Service Learning) modelinde öğrenciler derste öğrendiklerini uygulamak için topluma hizmet aktivitelerinde ve sivil toplum faaliyetlerinde bulunuyorlar. Bunu yaparken de hem sosyal sorumluluk bilincini geliştiriyorlar, hem de derslerini uygulayarak daha güzel öğreniyorlar. Bu öğrenme modelinin Internet ile, kolektif zeka ile, sosyal medya ile, yeni bilimler ile ve pozitif yönetim anlayışı ile daha da geliştirildiğini düşünelim: Yani “Hizmet Odaklı Öğrenme 2.0” modelini ortaya koyabilir miyiz? İşte bu amaçla sevgili Mustafa Kavas ile prestijli uluslararası işletme yayınlarından “International Journal of Organizational Analysis” dergisinde 2009 yılında “Service-Learning 2.0 for the twenty-first century: Towards a holistic model for global social positive change” isimli bir makale yayınladık. Makalede “hizmet odaklı öğrenme” modelini dört yeni paradigma değişikliğiyle sentezleyerek sosyal sorumluluğa dayalı yeni bir yönetim eğitim modeli ortaya koyduk. Bunlar vikinomi ve kitlesel işbirliği (wikinomics and mass collaboration), kolektif zeka ve açık inovasyon (collective intelligence and open innovation), takdir edici Ar-Ge ve kurumsal pozitif anlayış (appreciative inquiry and positive organizational scholarship), kendini örgütleyen sistemler ve yeni bilimler (self-organizing systems and the new sciences). Dört yeni paradigma ile hizmet odaklı öğrenme modeli sentezlendiğinde yepyeni bir pedagoji; “hizmet odaklı öğrenme 2.0” modeli ortaya çıkıyor.

Yöneticiler ve Şirketler için Dünya 2.0 Tavsiyeleri

Yenilik ekosisteminizi firmanızın dışına çıkarın ve küresel beyinden beslenin. Yeni fikirlere ulaşmak için Internet’i sürekli ve etkin kullanın. Yeni ürünler ve hizmetler tasarlamak için şirketin sınırlarının dışından fikirlerle beslenin. Firmanızı dışarıya açık, yeni ve farklı fikirlere açık hale getirin. Dışarıdan danışmanlık alın, firmanıza uzmanlar davet edin, konferanslara katılın, dünyadaki teknolojik gelişmeleri ve değişimleri çok sıkı takip edin. Firmanızın dışarıyla bağlantılarını ve temas noktalarını arttırın. Firmanızın işbirliği kapasitesini ve yetkinliğini arttırın. Müşterilerinizden, ortaklarınızdan, alanında en iyi olanlardan sürekli çılgın fikirler alın. Yurtdışından fikirlerden beslenin ve sınırlar ötesi küresel bir bakışınız olsun. Network’ünüzü orkestra gibi yönetin ve farklı fikirler arasında sentez ve harmoni oluşturmaya çalışın. İşlerinizi, iş modellerinizi, değer zincirinizi, işyerinizi sıfırdan tasarlayın. Değişimi engelleyen faktörleri ortadan kaldırın. Kafanızdaki duvarlardan kurtulun. Firmanın dışından sürekli bilgi ve fikir akışını kurum kültürünüzün vazgeçilmez parçası haline getirin.

Farklı disiplinlerden en iyi beyinleri ve yetenekleri yuvarlak masa etrafında veya sanal platformlarda toplayın. Departmanlar arası iletişim ve işbirliğini teşvik edin. Disiplinler arası duvarları yıkın. Sanal takımlar kurun. Farklı disiplinlerden insanları buluşturun ve farklı fikirleri çarpıştırın. İşyerinizi öyle bir dizayn edin ki farklı departmanlardan insanlar bir araya gelebilsinler, sohbet edebilsinler, aralarında etkileşim olsun. Kafeterya, posta odası gibi yerlerde farklı seviyelerden, departmanlardan insanlar birbirini görsün. Kazara buluşmaları ve rastlantıları arttırın. Bu tür buluşmalar, yemekler çok değerli ve ilham verici olabilir. Beyin fırtınaları yapın, arama konferansları düzenleyin, interdisipliner proje takımları kurun. Kolektif kreatif düşüncenin yeşereceği ortamlar ve projeler oluşturun. Sanat ve teknoloji arasındaki bariyerleri azaltın ve etkileşimi yoğunlaştırın.

Yenilikçi projeleriniz için en iyi küresel yetenekleri bulun, firmanıza çekin ve onları firmanızda tutun. Kreatif yetenek her insanda yüksek değildir ve nadirdir. Gerçekten yenilikçi insanları bulmak ve keşfetmek zordur. En iyi yetenekleri tesbit etmek için ciddi zaman ayırın ve gayret gösterin. Google’da işe alınmadan önce bir çalışan sekiz mülakattan geçiyor, her çalışan 25 ayrı performans kriteri ile değerlendiriliyor. Çalışanlarınızı tutmak için onları memnun edin, kariyerlerini ve önlerini açın, iyi imkanlar sunun. Herkes dünya çapında ve evrensel kalitede bir firmada çalıştığını hissetsin. Sürdürülebilir ilişki kurun, ömür boyu süren ilişkiler ve arkadaşlıklar değerlidir. Yetenek çok ender bulunur, bulduğunuz en iyileri kaybetmeyin.

Grup dehasını ve kolektif kreatif düşünceyi desteklemek için pozitif ve yenilikçi bir kurum kültürü oluşturun. Kreatif bir kurum kültürü oluşturun ve bunu nasıl sürdürülebilir hale getirebileceğinizi düşünün. Herkes en iyi, en aykırı fikirlerini korkusuzca ifade edebilmeli. Herkes birbirine destek olmalı ve birbirine yardım etmeli. Gerçek bir takım ruhu olmalı. Firmanız Google gibi, üniversite kampüsü gibi olmalı. İyi fikirler ödüllendirilmeli. Girişimcilik ruhunu, mükemmel gayreti, yenilikçiliği sürekli teşvik edin ve ödüllendirin. Risk almayı ödüllendirin, hata yapmayı teşvik edin. Herkes içindeki çocuğu ortaya çıkarabilsin ve kendini en güzel şekilde ifade edebilsin. Firmanız yetenekli insanları çeken bir mıknatıs gibi olsun ve herkes burada çalışmaktan gurur duysun. O topluluk ve aidiyet ruhunu, aile atmosferini oluşturmaya çalışın.

Çalışanlarınızın dijital web 2.0 platformlarını kullanarak sürekli ve sınırsız öğrenmelerini, yenilik üretmelerini, fikir ve proje üretmelerini, takım çalışması yapmalarını sağlayın. İnsanların işbirliği yapabilmeleri için esnek, pozitif, küresel sanal platformlar tasarlayın ve teknolojik araçlar sunun. Çalışanlarınızın hiper-tekst okuma, non-linear düşünme, network iletişimi, hızlı bilgiye erişme, kreatif tasarım, küresel işbirliği yapma gibi 21. yüzyılın dijital ve kreatif yetkinliklerini kazanmaları için onlara her tür imkanı ve ortamı verin. Bütün çalışanlarınız kolektif zeka yetkinliklerini sonuna kadar geliştirsinler. Şirketinizin bir üniversitesi olsun. Öğrenmek herkesin görevi olsun. E-işbirliği ve e-öğrenme sistemleri kurun. Çalışanlarınızın entellektüel sermayesine ve profesyonel yetkinliklerine sürekli yatırım yapın. Sürekli eğitim, gelişim zirveleri düzenleyin. Cuma günleri en iyi misafit konuşmacıları şirketinize çağırın. Kolektif zekayı işletmek için sosyal ağları, wikileri, blogları, Google araçlarını kullanın ve işyerinizi Ofis 2.0 olarak tasarlayın.

Çalışanlarınızın kendi ilgi alanlarına, zevklerine, sevdiklerine göre üretecekleri kendi yenilikçi projelerini üretmeleri için onlara zaman tanıyın, fırsat verin ve kaynak sağlayın. Bu çok radikal bir uygulama ama aynı zamanda inanılmaz etkili. Eğer gerçekten inovasyon istiyorsanız, inovasyonu çalışanlarınızın zamanına koymalı ve onlara esnek vermelisiniz. Herkes firmada hobi alanıyla uğraşsın, projeler üretsin, sevdiği alanda yazsın, çizsin. Herkes bazen mesai saatleri içinde uçsun kaçsın. Sürekli yeni fikirler ve yenilikçi projeler üretilsin. Bu fikir ve projeleri ödüllendirin. Her çalışanın en güçlü yönlerini, yeteneklerini keşfedin ve açığa çıkarın. Herkesin içinde mükemmel bir deha çocuk vardır, siz onu keşfetmeye çalışın. Google, Google olmak için çalışanlarının yüzde 20 zamanlarını kendi projelerine ayırmalarını sağlıyor. Yani zamanlarının beşte birinde herkes Googleplex’te kendi ilgi alanıyla, hobisiyle, projesiyle, en sevdiği işle uğraşıyor. Google bu zaman için çalışanlarına tıkır tıkır para ödüyor. Hatta bu herkesin iş tanımının bir parçası, yani Google kreatif fikirler üretilmesini herkesten istiyor. Google’ın pek çok yeni ürünü işte bu yüzde yirmi serbest zaman sırasında ortaya çıkıyor. Çalışanlar hayal gücünü sonuna kadar özgürce kullanıyorlar. Sevdikleri şeyi yaptıkları için de ortaya çıkan şey mükemmel oluyor.

Hayat boyu öğrenme aşkını, hayal gücünü, sınırsız merakı, yaratıcı düşünceyi teşvik edin ve destekleyin. En iyi profesyonelleri firmanıza çağırın. Firmanızda “TED Talks” düzenleyin (www.ted.com). Çalışanlarınızın beyin fırtınası yapması, beraber öğrenmeleri, proje üretmeleri için seminerler, webinerler, e-öğrenme modülleri, hızlı eğitim programları tasarlayın. Kitap okuma kulübü kurun. Haftada iki üç sabah gönüllü çalışanlar erken gelip birbirlerinden öğrensinler, öğrenme zirvesi yapsınlar, herkes eteğindekini paylaşsın. Çalışanlarınız blog yazsın ve fikirlerini herkesle paylaşsın.

Dünya 2.0’a hoşgeldiniz. Gördüğünüz gibi çok ilginç bir çağda yaşıyoruz. Çağa ayak uyduramayan şirketler birer birer batıyor. Dinazorlar ya dans etmeyi öğreniyor, ya yok oluyorlar. Daha söylenecek çok şey var ama bu kadarı şimdilik yeterli. Kıssadan hisse: Sürekli öğrenen, çalışanlarının kalitesini yükselten, onların en iyi yeteneklerini açığa çıkaran, onları memnun eden, bilgiyi çok iyi kullanan, kreatif düşünceyi destekleyen, teknolojiyi ve dünyayı iyi takip eden, çağı iyi okuyan şirketler ayakta kalıyorlar.

1 comment:

nomadic said...

Harika bir makale, cok tesekkurler hocam...