Saturday, July 11, 2009

ROCKY DAĞLARINDA BANFF KASABASINDA ZİRVELERE ULAŞMAK: DAĞLAR VE ZİRVELER ÜZERİNE

Kanada Yönetim Bilimleri Akademisi Yıllık Konferansı için Alberta eyaletinde Calgary şehrine gitmiştim. Bu konferansın ve gezinin ardından yazdığım günlük notlarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Batı Kanada izlenimleri, doğaya ilişkin gözlemler ve kongre izlenimleri. Zevkle okumanız temennisiyle.

Calgary: Vahşi Batı’nın Yükselen Yıldızı

Şu ana kadar Kanada’nın hep Doğu şehirlerinde ve eyaletlerinde bulunmuştum: Çok kültürlülüğün, sanatın, ve üniversitelerin merkezi Montreal, Avrupai tarihi dokusuyla göz kamaştıran Kuzey Amerika’nın ilk ve en eski yerleşim birimlerinden Quebec City, sakin ama heybetli başkent Ottawa, ve geniş bir alana yayılan ticaret, iş ve teknoloji merkezi Toronto.

Bu hafta ilk kez Winnipeg’in Batısına yolculuk ediyorum. Her yıl yapılan ASAC (Administrative Science Association of Canada) bu yıl Calgary’de Banff kasabasında yapılıyor. Araştırmamın sonuçlarını paylaşmak üzere binlerce akademisyen gibi ben de erkenden Calgary şehrine geldim.

Calgary, 1.5 milyona yaklaşan nüfusuyla Kanada’nın en hızlı büyüyen ve en fazla göç alan şehirlerinden biri. Şehrin mottosu “Yeni Batının Kalbi” – “Heart of the New West”. Sizi görevliler kırmızı ceketleri ve beyaz kovboy şapkalarıyla karşılıyor ve size gülümseyerek şakalaşarak yardımcı oluyorlar. Buradaki her şehir gibi Calgary de su kenarına kurulmuş ve burada da downtown’daki gökdelenler kentin siluetini oluşturuyor.

Calgary ekonomisi büyük ölçüde petrole, inşaata, teknolojiye ve dağ turizmine dayanıyor. Batı Kanada’nın en büyük endüstri merkezlerinden biri olmasına rağmen Calgary, dünyadaki 215 şehrin çevresel incelemesi sonucunda dünyanın en temiz ve en sağlıklı şehri seçilmiş. Buranın ilk dikkatimi çeken özelliklerinden biri Montreal ya da İstanbul gibi nemli olmaması. Tertemiz bir dağ havası sizin kendinizi iyi ve zinde hissetmenizi sağlıyor. Calgary’deki arkadaşlar pencereleri açarak uyuyorlar ve 4-5 saatlik bir uykunun kendilerine yettiğini söylüyorlar. Birkaç arkadaşım sinüzit, astım ve göz alerjisi gibi rahatsızlıklarının burada hemen geçtiğini aktarıyorlar. Hatta ileri derecede astımı doktor raporuyla sabit olan kişiler için Alberta eyaleti buraya gelmeleri ve tedavi olmaları için özel göçmenlik izni çıkarıyor. Arkadaşlarla konunun geyiğini yaptık: Türkiye’den aynı köyden bin kişi astım raporuyla Calgary göçmenliğine başvururmuş! Olur mu olurJ. Denizli Tavas ve Konya Kulu ilçelerinden Kanada’ya özel uçak kalktığını ve komple köyler boşaldığını biliyoruz.

Rocky Dağlarının arasında Masalsı bir Dağ Kasabası: Banff

ASAC Kongresi Calgary şehir merkezinden 1.5 saat uzaklıktaki Banff kasabasında yapılıyor. Sabah 6 sularında Calgary’den Banff’e doğru yola çıkıyoruz. Banff kasabasına yaklaştıkça rakım yükselmeye başlıyor. Yola hayranlıkla bakıyor ve gördüğüm manzaraya inanamıyorum:

Onlarca dağdan oluşan Rocky Dağları tüm heybetiyle ufkumuzda alabildiğine uzanıyor. Canadian Rockies adı da verilen bu sıradağlar, Batı Kanada’nın simgesi haline gelmiş ve UNESCO Dünya Mirasları kapsamında özel korumaya ve incelemeye alınmış. Hiç böyle dağ görmemiştim, hayretle bakıyorum. Adeta masallardan fırlamış hissi veren dağlar bunlar. Tarifi epey zor, yerinde görmelisiniz. Rengarenk ve maket oyuncak gibi çok güzel şekillere sahipler. Güneş ışınları ve bulutlar beraberce dağ eteklerinde ışık ve gölge oyunları oynuyorlar. Üst tarafı inanılmaz sivri kayalıklardan oluşan, alt tarafları ise yemyeşil, kalem gibi, dimdik ve dümdüz ağaçlarla kaplı bu dağların zirvelerinde halen bembeyaz kar var. Eriyen kar suları pek çok akarsu ve şelale oluşturmuş, görülmeye değer doğrusu. Zirvelere doğru yolumuza devam ediyoruz, zannediyorum 1500 metreyi aştık. Banff kasabasına yaklaştık. Artık yayladayız, bitki örtüsü yemyeşil hale geldi ve hava birden soğudu. Yer yer hafif yağmur damlaları sizi okşuyor. Bazen birden güneş açıyor ve yüzünüzü yalıyor. Her taraf minik göller ve şırıl şırıl akarsularla kaplı. Ortada geyikler dolaşıyor. Kuş cıvıltıları her yeri sarıyor.

Kendimi üç boyutlu bir matriksin ortasına düşmüş bir masal kahramanı gibi hissediyorum. Sanki Kaf Dağını aştım, Kaf Dağının ötesine ulaştım.. Dağların bu kadar etkileyici ve güzel olabileceğini tahmin edemezdim. El değmemiş, balta girmemiş doğal güzellikler bütün bunlar. Tertemiz dağ havasını ciğerlerimize çekiyorum. Müthiş bir tazelik, ferahlık, yenilik, azim, hayranlık, yenilenme ve coşku hissediyorum. Açılın Rocky dağları, ben geliyorum!

Benim gibi hissedenler çok olmalı ki ASAC konferansı için Banff kasabasını seçmişler. Boşuna değil, İsviçre Davos gibi burada da pek çok zirve yapılıyor ve bir çok Hollywood sakini tatilini geçirmek için taa buralara geliyor. ASAC Konferansının bu yılki teması “Reaching New Heights” olarak belirlenmiş.

Yeni Yükseklikler, Yeni Zirveler, Yeni Ufuklar

Kanadalı profesörler bu yıl madem Yönetim zirvesi yapıyoruz, zirvelerde yapalım diye düşünmüşler. Böyle organizasyonlar ve konferanslar akademisyenler için biçilmiş kaftan. Akademisyenler bir taşla on kuşu vuruyorlar: Hem bir yılın yorgunluğunu atmak için, hem tatil yapmak ve aileleriyle zaman geçirmek için, hem rutinin dışına çıkmak ve maceraya atılmak için, hem en son araştırmaları dinlemek ve sunmak için, hem bilgiyi beraber üretmek ve paylaşmak için, hem yeni hedefler koymak ve tazelenmek için, hem meslektaşlarla görüşmek, ilişki geliştirmek ve ortak makale yazmak için, hem de derinlemesine okumak, düşünmek, araştırmak ve ufuk açmak için akademisyenler kongre ve konferansları kaçırılmaz bir fırsatlar paketi olarak kullanıyorlar. Bu konferanslar böylece ARGE kampı, inkübatör, yenilik üretim merkezi, yenilenme ve tazelenme mekanı gibi işlevleri görmüş oluyor. Konferans aracılığıyla katılımcılar birbirlerinden öğreniyor, işbirlikleri geliştiriyor, üniversiteler arası projelere imza atıyor, iş dünyası ile bir araya geliyor, beyin fırtınası yapıyor, kariyerlerini geliştiriyor ve yeni bir soluk, tazelik ve zindelik yakalamış oluyorlar. Ülkemizde niçin Abant Platformu gibi bu tür zirveler, kongreler, konferanslar çok az sayıda yapılıyor diye hayıflanıyor, ve geçiyorum.

Konferansın teması 21. yüzyılda yeni ufuklara, yeni zirvelere, yeni yüksekliklere yelken açmak. Kongrenin temel amacı Yönetimde, İşletmede, Organizasyonlarda, Teknolojide, Yenilikte, Bilimde, Üretimde zirveye ulaşmanın yollarını aramak. Bu konularla ilgili beyin fırtınaları, konsorsiyumlar, ARGE oturumları, sempozyumlar yapılıyor.

21. yüzyılda işletmeler, kurumlar ve liderler yeni ufuklara yelken açmaya hazırlanıyor. İşte konferansta ele alınan ve ortaya konan 21. yüzyıl ufukları ve zirveleri: Sosyal sorumluluk, küresel farkındalık, evrensel değerler sistemi, ruhsallık, medeniyetler ve dinler arası diyalog, sosyal yenilik, hizmetkar liderlik, toplumsal girişimcilik, kreatif düşünce, ekolojik bilinç, kültürler arası duyarlılık, dünya barışı, iş ahlakı, kuantum yetenekler, stratejik düşünce, sistem bilimleri, sivil toplum, kozmopolit esneklik, çok kültürlülük ve çoğulculuk, insan hakları, ve evrensel demokrasi.


Akademinin saygın üyelerinden Prof. Bob Hinings, konferansın ana açılış konuşmasını yapıyor. Sunuma Rocky Dağlarının en meşhurlarından Three Sisters - Üç Kızkardeş denilen yan yana duran üç dağ zirvesini koymuş. Dağ metaforundan hareketle akademisyenler ve üniversiteler olarak üç farklı zirveye tırmanarak mükemmelliği yakalamamız gerektiğini vurguluyor:

1) Araştırma ve bilimde zirveyi ve mükemmelliği yakalamak
2) Eğitim ve öğretimde zirveyi ve mükemmelliği yakalamak
3) Sosyal sorumluluk ve topluma hizmette zirveyi ve mükemmelliği yakalamak
(Research, Teaching, Service)

Zirveleşen Ruhlar

Banff kasabasındaki konferansta dağları ve zirveleri inceliyoruz, zirvelere tırmanıyoruz. Zirvelerin ve dağların verdiği ilhamla yeni ufuklara gözümüzü dikiyoruz ve bireysel ve kurumsal olarak kendimize yeni hedefler belirliyoruz. Zirve deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Mesleki ve bilimsel alanda zirveleşmenin yollarını araştırıyoruz. Kendi zirvemizi bulma ve keşfetme üzerine düşünüyoruz. Rocky Dağları beni zirveler üzerine derin düşüncelere sevk ediyor. Dağ zirveleri bizim potansiyellerimizi, hayallerimizi, hedeflerimizi temsil ediyor. Hepimizin ulaşmak istediği Everest’ler Alp’ler Toros’lar var. Hepimizin kendimize özgü yetenekleri, umutları, potansiyelleri var. Hepimizin hayallerini farklı zirveler süslüyor. Hepimiz çıtamızı her geçen gün yükseltmeye ve alanımızda zirveleşmeye çalışıyoruz. Düşünüyorum da zirvelere yapılan yolculuk aslında kendi derinliklerimize yapılan yolculuk. Aşılacak olan, aslında dağın zirvesinden ziyade kendimiziz. Dağlar bizi kendimizi aşmaya ve derin düşünmeye çağırıyor. Dağ analojisi 21. yüzyılın sosyal girişimcileri ve liderleri için çok önemli mesajlar içeriyor.

Kartallar yüksek uçar. Zirveye tırmanmak çok zor. Herkesin harcı değil. O yolun kara sevdalısı olmayı gerektiriyor. Büyük emek, umut, inanç, vizyon, fedakarlık, risk, sabır, el emeği, göz nuru, kafa yorma, çalışma, hedef koyma, azim, sebat, kararlılık, cesaret, disiplin istiyor. Zirveleri zorlayan, rüyalarında dahi zirvelere tırmanan bir insan durduğu yerde kalamaz. Durursa düşeceğini bilir. Gözü, aklı, kalbi, ruhu zirveye kilitlenmiştir. Hayallerini gerçekleştirmek için bir dağcı sabrı ve ciddiyetiyle çalışır, idman yapar, kendini geliştirir. Kendini sürekli yeniler ve yoluna kaldığı yerden devam eder. Yeni zirveler vardır önünde. Şarjı bitmeden şarj olur. Pusulası vardır ve gideceği yönü hedefini bilir. Azimle yeni ufuklara yelken açar. Fırtınalar, rüzgarlar onu vazgeçiremez. Her geçen gün kendisine yeni hedefler, yeni yükseklikler ve yeni zirveler belirler. Aşılacak tepeler ve ulaşılacak zirveler bitmez; zira mükemmelliğe giden yolculuk sonsuz bir yolculuktur. Bu yol uzundur, menzili çoktur, derin sular var. Bu yolda alın teri, fikir çilesi, gözyaşı, medeniyet inşası ve ilim mürekkebi vardır. Sürekli daha iyiye, daha güzele, daha ideale, daha yükseğe ulaşmak ister zirveleşen yolcumuz. Durmak, dinlenmek, vazgeçmek, yarıda kalmak, geri dönmek yoktur onun sözlüğünde. Tarık bin Ziyad gibi gemileri yakmıştır zira. Hacca giden topal karınca kararlılığı ile yürür ve hiç olmazsa bu yolda ölürüm der. Yahut bir küheylan gibi son nefesini çatlayarak verir ve oraya yığılır.

Zirveler tehlikelidir, çünkü zirvede kalabilmek zordur. Bir saniye gevşemeye gelmez. Bu yolda ulaşmak, zafer sarhoşu olmak, tadını çıkarmak, gururlanmak yoktur. Yaptım, ettim, çattım, tırmandım, başardım, oldum, piştim demek yoktur. Oldum, piştim diyen ölmüştür. Oldum piştim diyen çürümüştür. Yolcumuz yükseldikçe hassasiyeti, dikkati, inceliği artar. Yolcumuz egonun legolarını yıkmıştır. O, artık tevazuda zirveleşmiştir. O, dağları aşarken aslında kendini aşmıştır. O, dağların zirvelerini keşfederken aslında kendi zirvesini keşfetmiştir.

Yıldızlara ulaşmak


Ulaşılacak zirveler bitmez. Yeryüzünde ulaşılacak zirveler olur da bitecek olursa O gökyüzüne merdiven dayayacaktır. Amerikalıların dediği gibi gökyüzü sınırdır artık: “The sky is the limit!”

Bizler o idealist yolcu gibi yeryüzünde ulaşacaklarımız bittiği zaman yıldızlara ulaşmak için uğraşacağız. Yıldızlara ulaşmak cesaret ve umut ister. Türkiye’nin yeni nesil gençleri olarak biz bu cesarete ve umuda sahibiz. Bu cesaretimizi ve umudumuzu hiç kaybetmeyeceğiz.

Banff, bana gideceğimiz yolun uzunluğunu, zorluğunu ve çetinliğini yeniden hatırlattı. Hayalimde önümüzdeki otuz yılda Türkiye’nin küresel platformda nasıl zirveleşeceğini canlandırdım. Evet, her tür olumsuzluğa rağmen ve bazıları istemese de Türkiyem dünyanın yükselen yıldızı olacak.

Türkiye: Yeni Dünyanın Zirve Markası

Türkiye kendisini aşabilirse global olarak mükemmellik zirvelerini zorlayacak. Bayrağımız en yüksek zirvelerde bir kez daha sevgiyle, umutla, barışla, cesaretle ve inançla dalgalanacak. Bu bayrağı zirvelere biz idealist ve ülkesini seven gençler taşıyacağız. Bizler 21. yüzyılda ekonomide, eğitimde, ticarette, teknolojide, bilimde, üretimde, yönetimde, sosyal sorumlulukta, sanatta, kültürde, iletişimde, sporda, endüstride ülkemizin bayrağını en yüksek küresel burçlara taşıyacak ve dikeceğiz.

Banff, bana azim, zindelik, tazelik, güç, enerji, moral, umut, gayret, ve kararlılık aşıladı. Montreal’e dönerken içimde taptaze dağ havası, tabiatla bütünleşmenin huzuru, şelalelerin coşkusu, konferansın tatlı yorgunluğu, Türkiye için idealist hedeflerim ve Rocky dağlarının bana sağladığı yeni vizyon vardı.


Açılın, önünü kesmeye çalışmayın, merak etmeyin, Türkiyem 21. yüzyılda mutlaka ama mutlaka hak ettiği küresel zirveye ulaşacak.

No comments: