Thursday, July 9, 2009

ŞİRKETLERİN DÜNYAYI İYİLEŞTİRMELERİ ŞART: SOSYAL SORUMLULUK VE TOPLUMSAL FAYDA ALANINDA KÜRESEL GELİŞMELER


KÜRESEL BARIŞIN DEĞİŞEN TANIMI

50 yıl önce Albert Einstein ve Bertrand Russell’ın da içinde oldukları dünyanın önde gelen bilim adamları, küresel bir deklarasyon ve uyarı yayınladılar:

“Yeni bir yolla düşünmeyi öğrenmek durumundayız. Yüzyıllardır barış için uğraşıyoruz, ama bunu savaşa hazırlanarak yapıyoruz. Gerçekten barış için çalışacaksak, bunu ordularımızı savaşa hazırlayarak yapamayız.”

NOBEL BARIŞ ÖDÜLLERİNİN SEYRİ

Nobel Barış Komitesi, son beş yıldır barış ödüllerini verirken barışın kapsamını genişletti ve ekolojik dengeden, fakirlikten, demokrasiden, gelir dağılımı adaletsizliğinden, insan haklarından bahsetmeden bütüncül ve kalıcı bir barışın tanımının yapılamayacağını vurguladı. Nobel Barış Ödülünün son altı yıldır kimlere verildiğini kısaca inceleyelim:

İNSAN HAKLARI VE BARIŞ

2001’de Nobel Barış Ödülü, daha yaşanır ve daha iyi bir dünya oluşturma gayretlerinden dolayı Birleşmiş Milletler ve Kofi Annan’a verilmişti. 2002’de Jimmy Carter’a verilen Nobel Barış Ödülü, 2003’te ise, insan hakları ve demokrasi adına İranlı müslüman yazar ve hukukçu Shirin Ebadi’ye verildi. Ebadi, Islam ile insan hakları ile bir çelişki olmadığını ve barışı kalıcı hale getirmenin yolunun insan haklarından geçtiğini her fırsatta vurguluyor.

EKOLOJİ VE BARIŞ

2004’te bu kez Nobel Barış Ödülü, Afrika’da “Yeşil Kuşak” hareketini kuran ve hayatını ağaç dikmeye adayan Kenyalı kadın aktivist Wangari Maathai’ye verildi. Böylece ekolojik dengenin, çevrenin ve doğal kaynakların barışın kalıcı hale getirilmesi için önemi vurgulanmış oldu.

EKONOMİK KALKINMA VE BARIŞ

2005’te ise Nobel Barış Ödülü, nükleer enerjinin askeri kullanımını engellemeye çalışan ve barış amaçlı kullanımını destekleyen Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu direktörü Mısırlı Mohamed ElBaradei’ye verildi.

Ve nihayet, 2006 Nobel Barış ödülü Bangladeş’te ve Güneydoğu Asya’da mikrokredilerle fakirliğe karşı savaş açan ve mikrokredi bazlı gelişim modelini ortaya koyan Muhammed Yunus’a ve Grameen Bank’a verildi.

BÜTÜNCÜL BARIŞ

Kalıcı küresel barışı sağlamanın yolu; çok boyutlu kompleks bir denklemden: ekonomik kalkınmadan, çevreyi korumadan, insan haklarından, demokrasiden, adaletten, eşitlikçi gelir dağılımından geçiyor.

HASTALIKLARIN TEMEL SEBEBİ FAKİRLİK

Dünya Sağlık Örgütü’nün direktörü Gro Harlem Brundtland, küresel güvenlik ve sürdürülebilirlik için en önemli ön koşulların sağlık ve fakirlik alanında yapılacak iyileştirmeler olduğunu vurguluyor. Kendisi de doktor ve sivil toplum öncüsü bir kadın olarak Brundtland, her fırsatta dünyada hastalıkların en birinci sebebinin fakirlik olduğunu haykırıyor.

SAĞLIK GÜVENLİĞİ

Brundtland’a göre “sağlık güvenliği” kavramı en az milli güvenlik kadar önemli. Fakirlikle sistemli mücadele edilmedikçe ve kalıcı çözümler sunulamadıkça, dünyada sağlık alanında yaşanan trajediler ve insan ölümleri devam edecek.

İNSANİ GELİŞİM İNDEKSİ GERİLİYOR

Son beş yıldır insani gelişim indeksi, dünya üzerinde 30’dan fazla ülkede geriledi. Dünya çocuklarının üçte biri yetersiz beslenme tehlikesiyle karşı karşıya. Ortalama bir Afrika ailesi bundan 25 yıl öncesine göre yüzde 20 daha az tüketmek zorunda kalıyor. İşin kötüsü, devletlerin gelişim yardımları da gerileme kaydetti. Pek çok ülke GSMH’lerinin yüzde 0.7’sini gelişim yardımına ayırmaya söz vermişlerdi ama birkaç ülke dışında bu kritere uyan ülke yok gibi.

ÖZEL SEKTÖRÜN ROLÜ

Dünyanın kompleks problemleri ile baş edebilmek için günümüzde hükümetler yetersiz kalıyor. Özel sektörün önemi burada devreye giriyor. Dünya yüzeyinde en büyük 100 ekonomik güçten 49’unun ülkeler değil, aslında çok uluslu şirketler olduğunu biliyor muydunuz? Güç artık şirketlerde! Günümüzün en önemli ve en güçlü kurumları artık ne hükümetler, ne de sivil toplum. En kritik rol ve en büyük güç artık şirketlerde!

GÜÇ ŞİRKETLERDE!

Wal-mart’ı düşünün: Dünyanın 19. en büyük ekonomisi! 250 milyon dolarlık bir satış hacmi! 1.3 milyon çalışan! Amerikan ordusu çalışan sayısından daha fazla! Wal-mart bir ülke olsaydı, Çin’in en büyük sekizinci ticari partneri olacaktı. Wal-mart’ın bir günlük gelirleri 36 bağımsız ülkenin GSMH’sından daha fazla. Bu durumda sizin Wal-mart’ın yaptıklarından bağımsız olabilme lüksünüz yok. Wal-mart sadece çalışanları, müşterileri, tedarikçileri değil tüm küresel ekonomiyi ve toplumları derinden etkileme gücüne sahip. Wal-mart gibi dev organizasyonlar ve çok uluslu şirketler hesaba katılmadan dünyadaki problemlere çözüm bulabilmek ve uygulayabilmek mümkün değil.

KONTROLSÜZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR

Bir de böyle aşkın güce sahip dev bir organizmanın yapabileceği hasarı düşünün. Kontrolsüz güç güç değildir, ama çok uluslu şirketler çoktan kontrolden çıktılar bile. Sınırsız kar hırsı ve ölçüsüz rekabet aldı başını gidiyor. Vahşi kapitalist sistem tehlike sinyalleri vermeye devam ediyor! Ürkütücü olan şu ki, yeryüzünde onların doğayı ve insan hayatını tahrip edici faaliyetlerine engel olabilecek bir hükümet yok. Ama halen umudumuz var, çünkü bu kurumlarda da vicdanlı insanlar, vicdanlı yöneticiler var. Bir şeyleri değiştirmek isteyenler var.

21. YÜZYIL UMUDUMUZ: KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE TOPLUMSAL KATKI

Sonuç olarak, aşağıdaki ilkelerin ve gelişmelerin kritik önemine gönülden inanıyorum:

1) 21. yüzyılda eğer daha güzel, daha barışçıl ve daha insani bir dünyada yaşayacaksak; bunun sağlanmasında en az devletler ve STK’lar kadar, işletmelerin de rolü ve sorumluluğu bulunuyor.


2) 21. yüzyılda, firmalar ve çok uluslu şirketler artık tarihi sorumluluklarını yerine getirmek ve sosyal problemlere özel sektörün yaratıcılığını ve dinamizmini kullanarak bütüncül çözümler üretmek zorundalar.

3) Kurumsal sosyal sorumluluk, son on yılın ve gelecek yirmi yılın en önemli kavramlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.

4) 21. yüzyılda hayır, fazilet, iyilik, yardımseverlik, barışseverlik, cömertlik, diyalog, merhamet, sevgi gibi küresel değerler artık kurumsallaşmak zorunda!

5) İyi niyet, vicdan, umut ve inanç; eğer profesyonellikle ve etkinlikle buluşursa ortaya çıkan sinerji ve dinamizm dünyanın pek çok probleminin çözümüne katkıda bulunacaktır.

No comments: