Wednesday, August 12, 2009

BİR İDEAL, HAYAL VE UFUK TURU: TÜRKİYE İÇİN SIFIR MERKEZ GELİŞİM MODELİ

Geçtiğimiz yıllarda tarihlerden 19 Mayıs iken kaleme aldığım bir ideal, hayal ve ufuk turu..
Türk gençliği olarak bizler hepimiz Türkiye’yi canımızdan çok seviyoruz. Hepimiz Anadolu’ya ve bu topraklara gönülden bağlıyız. Türkiyeli olduğumuz için onur ve mutluluk duyuyoruz. Hepimiz Atatürk’in çizdiği vizyonda durmadan ilerlemeye kararlıyız. Hepimiz ülkemizin geleceğine katkıda bulunmak ve toplumsal sorumluluk üstlenmek için hazırız. Bayrağı ve emaneti devralmak için kendimizi en iyi şekilde hazırlıyoruz. Türkiye’mizin dünyada hak ettiği konumu bulması için elimizden geleni yapmaya söz veriyoruz. Ülkemizin geleceğine güvenle, inançla ve ümitle bakıyoruz.

Çocukluğumuz Özal devrinin izlerini taşıyor ve bizler liberal bir dönemde büyüdük; ama söylendiği gibi topçu ve popçu bir nesil değiliz. 68 Kuşağı kadar veya 80 öncesi gençliği kadar idealistiz, bilinçliyiz ve vatanımızı seviyoruz. Ama farklı görüşler taşıyan arkadaşlarımızın da bizim kadar memleket sevdalısı olduğunu biliyoruz. “Ötekiler” yok artık; aynı gemide yaşayan bizler varız. Artık devleti, idareyi ele geçirme paranoyalarından, çatışmalardan, önyargılardan, korkulardan, nefretlerden, şikayetlerden uzağız ve uzak olmak istiyoruz. Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu, AKPli-CHPli, küreselci-ulusalcı, şucu veya bucu; hepimiz ortak paydada Türkiye’mizi, Anadolu’muzu, Cumhuriyetimizi seviyoruz. İşte 19 Mayıs. Her tür ayrım anlamını kaybediyor ve biz birbirimizi kucaklıyoruz. Çoğul kimlikler taşıyoruz ve bundan memnuniyet duyuyoruz. Aynı anda içimizde milliyetçi, liberal ve sosyal demokrat eğilimler hissedebiliyoruz. Hem muhafazakar hem devrimci yönlerimiz var. Düz değil saçaklı mantık kullanıyoruz. Kolay çözümlere, kısa cevaplara ve sloganlara şüpheyle yaklaşıyoruz. Fanatizmi, cehaleti, ezberi ve şiddeti eleştiriyor ve sorguluyoruz. Öte yandan tutarlı ilkelerimiz, değerlerimiz var ve fikirlerimizi, düşüncelerimizi sonuna kadar savunuyoruz. Birbirimizi anlamaya ve diyalog kurmaya uğraşıyoruz. Kapılar açmaya ve köprüler kurmaya uğraşıyoruz. Hayata ve ülkemize farklı pencerelerden bakmaya çalışıyoruz. Enerjimizi ve dikkatimizi pozitife yoğunlaştırmak istiyoruz.

Türk gençliği olarak ülkemiz adına ideallerimiz var. Rüyalarımız var. Umutlarımız var. Hedeflerimiz var. Stratejilerimiz var. Hayallerimiz var. Bizler hayallerimizin çocuklarıyız.

21. yüzyılda yeni bir Türkiye hayal ediyoruz. Daha gelişmiş, zengin, aydın, mutlu bir Türkiye. Demokratik, çoğulcu, laik, çağdaş bir Türkiye. Doğu ve Batı arasında köprü olmuş, Avrasya'da güven, denge ve istikrar unsuru bir Türkiye. Avrupa Birliği’nin en genç, en dinamik, en barışçıl, en güçlü üyesi. Kendisiyle, halkıyla ve çevresiyle barışık; kabuğunu kırmış bir Türkiye. Çağıyla hesaplaşmış, çağı yakalamış ve aşmış bir Türkiye.

Bir gün gelecek bizim de evrensel olarak güçlü bir ekonomimiz, teknoloji üretiminde rekor kıran bir özel sektörümüz, etkin işleyen bir devlet sistemimiz, dünya çapında bilim üreten üniversitelerimiz olacak. Bu gün uzak gelecekte değil. Bu gün bize umduğumuzdan daha yakın. Tarihin çarklarında Türkiye’nin tarihi bir sıçrama rampasında bulunduğunu hissediyoruz. Sistem dinamikleri ve disiplinler arası bilimler Türkiye’nin hızla yukarıya doğru çıkmakta olduğunu söylüyor. Geleceğe ilişkin raporlar ve tahminler Türkiye’nin ilerlemesinin devam edeceğini ve hızlanacağını vurguluyor. Gönülden inanıyoruz ki 21. yüzyılda yeni bir Türk Rönesansı yaşanacak. Kültürel, ekonomik, teknolojik, bilimsel, sosyal, toplumsal gelişmelerin bileşkesi bir göz kamaştırıcı bir Rönesans.

Tabii bu hiç kolay olmayacak. Bunun çabasız, uğraşsız, dertsiz, hedefsiz, projesiz, emeksiz, hayalsiz, vizyonsuz olabileceğine ihtimal vermiyoruz. Medeniyet inşa etmede mürekkep, gözyaşı, alın teri gerektiğinin bilincindeyiz. Siyasi partilerimizle, devlet kurumlarımızla, şirketlerimizle, üniversitelerimizle, sivil toplum örgütlerimizle, halkımızla topyekün bir hedef birliği, vizyon birliği, organizasyon birliği ve işbirliği gerçekleştirebilirsek Türkiyemiz küresel platformda hak ettiği yeri alacak. Neden almasın ki? Yeni dünyada yerimizi almak için yeterli girişimcilik ruhumuz, tarihsel potansiyelimiz ve insan kaynağımız fazlasıyla hazır bulunuyor.

Günümüzde değişim; çok boyutlu, dinamik ve kompleks bir süreçler zincirine dayanıyor. Makro sistemlerin değişmesini istiyorsak mikro sistemlerden işe başlamalıyız. Türkiye’nin değişmesi ve gelişmesi, kurumlarımızın değişmesi ve gelişmesine bağlı. Kuantum değişimi başarabilmemiz için tüm kurumlarımızda uzun vadede çok boyutlu ilerlemeler ve köklü reformlar gerekiyor:

· KOBİ’lerde, şirketlerde, iş dünyasında
· Devlette, bürokraside, orduda ve siyasette
· Medyada ve basında,
· Üniversitelerde, sivil toplumda
· Sağlık, eğitim ve adalet sistemlerinde

Sistemlerin değişmesi için kurumların, kurumların değişmesi için de insanların değişmesi gerekiyor. Değişim bireyden başlıyor. Değişim içimizden başlıyor. Senden, benden, bizden, Ahmet Bey’den, Ayşe’den, Mustafa’dan başlıyor. Değişim gençlerden başlıyor. Değişimin anahtarı yeni nesil. 19 Mayıs gençleri ve daha sonra 23 Nisan çocukları.

Türkiye’mizi 21. Yüzyıla taşıyacak değişim ve gelişimin liderleri ve aktörleri Türk gençleri olacak. Bugünün ve yarının gençleri. Peki Türk gençliği olarak bu konuda ne kadar hazırız? Bilgimiz, vizyonumuz, yetkinliklerimiz itibarıyla bize verilen ağır emanet ve görevleri üstlenmeye ne kadar hazırız? Ortaya koyabileceğimiz bir strateji, vizyon ve misyon bildirgemiz var mı? Ülkemiz için nasıl bir vizyon ortaya koyacağız? Bu vizyona yürürken hangi değerlere ve prensiplere sahip olacağız?

19 Mayıs 2005 tarihinde özel olarak kaleme alınan bu makalenin temel amacı bu konularda disiplinler ötesi bir beyin fırtınası başlatabilmek ve bu konulara kafa yoran genç arkadaşlarımız için taze bir fikir platformu oluşturabilmektir.

Şimdi “Türkiye’nin geleceği ve bu geleceği kurmada Türk gençleri olarak bizim rollerimiz, görevlerimiz, katkılarımız, ilkelerimiz” hakkında disiplinler arası bir ufuk turuna çıkacağız. Bu yolculukta amacımız Türkiye’mizin geleceğine dair çok boyutlu bir değişim ve gelişim vizyonu ortaya koyabilmek. Bu bildirgeyi “Türk Gençliğinin Türkiye Vizyonu” konusunda ortaya konan küçük bir katkı olarak değerlendirebilirsiniz. İşte 19 Mayis 2005 manifestomuz:

1) KALİTE, SORUMLULUK, ETİK, MORAL DEĞERLER:
Bireysel ve kurumsal düzeyde yaptığımız her işte ve her alanda toplam kaliteyi yakalayacağız. Devlette, özel sektörde, üçüncü sektörde, toplumsal yaşamda hukuk ilkelerini, ahlaki değerleri, etik kuralları, evrensel kalite standartlarını hakim ve üstün kılmak için var gücümüzle uğraşacağız. Mesleğimizde en iyiyi ve en mükemmeli yakalayacağız. Sosyal ve toplumsal platformda sorumluluk üstleneceğiz. Yeşil, doğa, sürdürülebilirlik için mücadele edeceğiz. İnsan hakları, demokrasi ve özgürlük gibi evrensel değerlere saygılı olacağız. Gelenek ve gelecek arasında köprü kurabilmek için uğraşacağız. Yaşam kalitesini ülkemizde her alanda arttırmaya çalışacağız. Hz. Muhammed gibi doğru, güvenilir ve dürüst olmaya çalışacağız. Yolsuzluğa, ahlaksızlığa, yalana geçit vermeyeceğiz. İlkeli, dürüst, ahlaklı, sorumlu ve örnek olacağız.

2) İNSAN, SEVGİ, EĞİTİM VE İLETİŞİM:
Türkiye’nin kalkınmasında en önemli faktörün iyi eğitilmiş insan gücü olduğunu bilerek bulunduğumuz her kurumda insana önem vereceğiz ve insana yatırım yapacağız. İnsan kaynaklarına yatırıma, eğitim düzeyinin arttırılmasına ve iletişim kalitesine her zaman önem vereceğiz. Sağlık, eğitim ve hizmet sektörleri başta olmak üzere her sektörde insan memnuniyetini esas alacağız. Çalıştığımız kurumların müşteri odaklı ve hizmet odaklı olması için uğraşacağız. Gençlere uygun kariyer planlaması yapılması, eğitim fırsatları ve istihdam olanaklarının sağlanması, parlak yeteneklerin keşfedilmesi ve geliştirilmesi için mücadele edeceğiz. İnsani gelişimi temin etmek için demokrasi, düşünce hürriyeti, insan hakları, kültür, sivil toplum, adalet, sağlık ve eğitim alanlarında atılım peşinde olacağız. Ailemizde, çevremizde, iş yaşamımızda, toplumsal platformda ve özel hayatımızda sevgiyi yeşerteceğiz. Birlik ve beraberliğe önem vereceğiz. Şeyh Edebali’nin tavsiyesine uyup insanı yaşatacağız ki devlet yaşasın. Yunus Emre gibi Yaradılanı Yaradandan ötürü seveceğiz. İnsana insan olduğu için değer vereceğiz. Herkese gülümseyeceğiz, herkese selam vereceğiz. Yardımsever, sevgi dolu, empatik, ilgili, hassas, nazik ve samimi olacağız.

3) MOTİVASYON, ÇALIŞMA, BAŞARI, ÜRETİM VE VERİMLİLİK:
Türk gençleri olarak bizler Türkiye'nin umudu ve geleceğiyiz. Başarmaya mecburuz. Başka alternatifimiz yok. Sıradan ve sürüden olmayacağız. Yaptığımız işlerin kalitesiyle kişisel markalar oluşturacağız. Dünya standartlarıyla yarışacağız. Bilimin aydınlığını rehber olarak alacak, az uyuyacak ve çok çalışacağız. Ülkemizi küresel platformda en güzel şekilde temsil edeceğiz. Hangi engeller önümüze çıkarsa çıksın motivasyonumuzu ve umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Tüm sektörlerde profesyonelleşme ve kurumsallaşmaya önem vereceğiz. Kurumlarda liyakat, bilgi, yetenek, tecrübe ve yetkinliklere değer vereceğiz. Yetkinlik esaslı işe alma, performans değerlendirme, ve ödüllendirme sistemlerin devlet kurumlarında ve özel kurumlarda uygulanması için öncülük yapacağız. Üretime dayalı ekonomik, ticari ve sektörel kalkınma için uğraşacağız. Avrupa Birliği şartlarına hızla uyum sağlayacak ve bu standartları geride bırakacağız. İş dünyasında Sakıp Sabancı, Vehbi Koç ve Üzeyir Garih gibi çalışkan, disiplinli, azimli, sabırlı, kararlı, profesyonel, girişimci ve üretken olacağız.

4) KÜLTÜR, SANAT, ANLAM VE DİL:
Türkiye’nin gelişmesinde sanatın, kültürün ve dilin önemini ve rolünü unutmayacağız. Hayatımızda kültür ve sanat her zaman önemli yer tutacak. Sanata, şiire, edebiyata, müziğe, resime, tarihe, kültüre karşı saygılı, duyarlı ve ilgili olacağız. Toplumun her kesiminde sanat duyarlılığının ve sivil toplum ruhunun oluşması için aktif mücadele vereceğiz. Sanatı ve sanatçıyı maddi manevi destekleyeceğiz, teşvik edeceğiz. Türk müziğinin, sporunun, sinemasının, tiyatrosunun, sanatının, kültürünün, edebiyatının, şiirinin ve dilinin gelişmesi, yayılması ve evrensel standartlara ulaşması için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Anne kucağı kadar sıcak ve içten, anne sütü kadar saf ve temiz Türkçemizi öksüz bırakmayacağız. Mehmet Akif’e de, Nazım Hikmet’e de aynı anda saygı duyacağız. Nasreddin Hocamızı, Karagöz ve Hacıvatımızı unutmayacak ve yaşatacağız. Bazen Zülfü Livaneli’nin, Arif Sağ’ın dostluk türkülerini; bazen Sezen Aksu’nun, Barış Manço’nun Tarkan’ın aşk şarkılarını; bazen de Zeki Müren’in, Müzeyyen Senar’ın yanık nağmelerini mırıldanacak, özlemle iç çekecek ve kendimizden geçeceğiz.
Markalaşma ve tasarım anlayışının, evrensel pazarlama stratejilerinin ve reklamcılık ilkelerinin turizmde, medyada, sanatta, özel ve devlet kurumlarında uygulanması için öncülük yapacağız. Kurum kimliğine, sivil topluma, estetiğe, tasarıma, iletişime önem ve değer vereceğiz. Hayatı anlamını, kendimizi, iç derinliklerimizi arayacak ve keşfedeceğiz. Grup ve toplum içinde kendimizi ifade etmekten; farklılığımızı, bireysel özelliklerimizi ve orijinalliğimizi ortaya koymaktan çekinmeyeceğiz.

5) BİLİM, TEKNOLOJİ, BİLGİ, ARAŞTIRMA VE ÖĞRENME:
Türkiye’nin 21. yüzyılı yakalamasının bilim ve teknolojiye yatırım yapmaktan geçtiğini biliyoruz. Teknoloji üretmedikçe üçüncü dünya liginde kalmaya mahkum olduğumuzu da. Thomas Freedman’ın “Lexus ve Zeytin Ağacı” kitabında anlattığı modern üretime, teknolojiye, bilime yatırım yapan Lexus ülkeleri arasında Türkiye’yi de görmek istiyoruz. Sıçrama yapabilmek için Türkiye’nin önünde en önemli seçeneğin teknoloji üretmek olduğunu görüyoruz. Bunun için ise bilim- icat- yenilik- tasarım- teknoloji- üretim- pazarlama- satış -finans zincirinin kurulması gerektiğini biliyoruz. Bunun için makro planda üniversite - iş dünyası - hükümet altın üçgeninin entegre olarak beraber çalışması için elimizden geleni yapacağız. Mikro planda ise disiplinler arası takım çalışması, planlama, vizyon, ödül sistemi ve çok çalışma ile başarıya ulaşacağız. Araştırma ve geliştirmeye yeterince pay ayırarak; iş dünyası, üniversiteler, ve devlet işbirliğiyle; Amerika, Japonya, Almanya, Kanada, Hollanda ve Güney Kore gibi çok boyutlu teknoloji üretimini gerçekleştireceğiz. Knowhow üretecek; patent ve copyright hakları elde edecek ve dünyaya satacağız. Bilişim, e-business ve e-devlet konusunda girişimleri hayata geçireceğiz. Gelecekte çok önem kazanacak Genetik, Biyoteknoloji, Mikroelektronik, Malzeme Bilimi, Yazılım alanlarında teknolojik atılım projeleri üreteceğiz. Bugünün rekabetçi dünyasında, "öğrenmeyi terk edenin gelişmesi mümkün değildir" anlayışı ile sürekli öğreneceğiz ve kendimizi geliştireceğiz. Bilginin eşsiz derinliğine dalacağız. Merak eden, araştıran, sürekli öğrenen bireyler olacağız. Bilgiyi stratejik kullanacak ve stratejik bilgi üreteceğiz. Onlarca, yüzlerce özgün fikir üretecek ve beyin fırtınaları yapacağız. Fikir ve bilgi paylaşım platformları kuracağız. Çok okuyacak, çok yazacak ve çok düşüneceğiz.

6) GÜVEN, BAĞLILIK, TARİH ŞUURU, ANADOLU DUYARLILIĞI:
Birinci vazifemiz olarak Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceğiz. Kuvva-i Milliye ruhunu, Çanakkale destanını, Kurtuluş Savaşı fedakarlıklarını, şehitlerimizi, gazilerimizi, bu vatan için dökülen kanları unutmayacağız. Atamızın bıraktığı emanetlere, mirasa, ilkelere, prensiplere, devrimlere sahip çıkacağız. Türkiye’nin jeopolitik konumu çerçevesinde dış politikada, savunmada ve milli güvenlikte uzun vadeli, kalıcı stratejiler geliştirmesi ve atılımlar gerçekleştirmesi için üzerimize düşen vatandaşlık görevlerimizi yerine getireceğiz. Vatanımızı ve milletimizi çok seveceğiz. Toprağımızı, kültürümüzü, geleneğimizi, dilimizi, dinimizi, değerlerinmizi unutmayacağız. Yaratıcı’ya, annemize, babamıza, ailemize, akrabalarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza vefalı olacağız. Toplumsal yaşamda dualist, rekabetçi, çatışmacı Batı paradigmaları yerine (sermaye-emek, şirket-sendika..) Doğu paradigmalarına dayalı (Ahilik triad sistemi: usta – çırak – lonca) Anadolu sistemleri kurarak huzura, dayanışmaya, dengeye, diyaloğa ulaşacağız. Yemeyip yedirme, çıkarını gözardı edip yardım etme, zekat ile vermenin ve paylaşmanın mutluluğunu yaşama gibi Anadolu’nun köklü değerlerini yeniden yaşatacağız. Ulusal tarihimizi, kültürel mirasımızı, irfan atlasımızı, evrensel olan dinimizi, öz değerlerimizi, toplumsal hazinelerimizi daha fazla tanıyacak ve anlayacağız. 26 farklı medeniyetin genlerini taşıyan Anadolu’muzun kültürel ve tarihsel mirasına sahip çıkacağız. Hititler’in eşitliğini, Urartular’ın özgürlüğünü, Truvalılar’ın kardeşliğini yeniden keşfedeceğiz. Anadolu’nun yardımlaşma ve dayanışma kültürünü yeniden hayata geçireceğiz. Kah Uğur Arslan gibi Deniz Feneri kurarak, kah Tayfun Taliboğlu gibi BamTeline dokunarak Anadolu yollarına düşecek; Anadolu insanıyla ve onun engin şefkatiyle, basiretiyle, misafirperverliğiyle buluşacağız. Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Gaffar Okkan, Kemal Erimez, Uğur Mumcu gibi halk kahramanlarının arasına karışacağız. Sadakat, güvenilirlik, tutarlılık, sorumluluk, sözünü tutma, inanç, dostluk, kardeşlik, fedakarlık, destek, biz bilinci, tarih şuuru, aidiyet, paylaşım gibi değerler bu yolda bizim vazgeçilmezlerimiz olacak.

7) YENİLİKÇİLİK, VİZYON, DEĞİŞİM, ESNEKLİK VE İCAT:
Yeni çağda sistemci düşünmeyi, saçaklı mantığı, bütüncül bakış açısını kullanacağız. ARGE (Araştırma ve Geliştirme) süreçlerinin KOBİ’lerde, sektörlerde, şirketlerde, devlette, sağlık ve eğitim sistemlerinde uygulanması için buna maddi kaynak, bütçe ve personel ayıracağız. Biyoteknoloji, genetik, Internet, malzeme bilimi, telekom gibi kritik teknolojilerde atağa geçilmesi için bütün bilgimizi, vizyonumuzu ve emeğimizi ortaya koyacağız. Risk sermayesi ve melek sermayesi kullanılmasını teşvik edecek; teknoparkların ve think tank kuruluşlarının açılması için uğraşacağız. Teknoloji geliştirme konusunda hiç olmazsa en az cep telefonu edinme konusundaki hassasiyetimiz kadar hassasiyete sahip olacağız. 30 sene sonrası için projeksiyonlar çıkaracak, Cumhuriyetimizin 100. yılında 2023’te ülkemizin eğitimi, teknolojisi, ekonomisi, toplumu nerede olacak bunları tartışacağız. Azimle, istekle, umutla, aşkla, inançla, gayretle çalışacak ve geleceği kurgulayacağız. İkinci Aydınlanma çağının bütüncü, holistik ve sistemci bakış açısına göre geleceği kurgulayacağız. Kuantum Fiziği’ndeki Potinbağ Teoremine uygun olarak toplumun tüm kesimlerinin vazgeçilmez olduğunun bilincine varacağız. Toplumsal platformda her kesimin birbiriyle ilişkili olduğu devingen, dinamik, eşitlikçi ve sağlıklı demokrasi ağlarına (network) yer açacağız. Hakkari’de kanat çırpan bir kelebeğin Edirne’de fırtınaya sebep olabileceğini kavrayacağız. İnsan sistemlerinin dinamik ve sürekli değişen sistemler olduğunu aklımızdan çıkarmayacağız. Türkiye’ye özgü ekonomik, sosyal, psikolojik ve teknolojik modeller üreteceğiz. Bu özgün ve orijinal modellerde evrensel ile yereli, Batıyı ve Doğuyu, yani bilgiyi ve bilgeliği birleştireceğiz. Pozitif düşünecek; potansiyellere, fırsatlara, çözümlere odaklanacağız. Ümitlilik, vizyon, değişim, gelişim, isteklilik, umut, esneklik, hayal gücü, icat, keşif, ilham, pozitif düşünce, açıklık, yenilikçilik bu yolda bizim rehberlerimiz olacak.

8) LİDERLİK, GİRİŞİMCİLİK, EKONOMİK ZENGİNLİK VE GELİŞME:
Girişimcilik ruhunun ve liderlik anlayışının iş dünyasında, KOBİ’lerde, şirketlerde, Anadolu Kaplanlarında, devlette, sağlık ve eğitim sistemlerinde hayata geçirilmesi için uğraşacağız. Genç girişimcilerin ve liderlerin önünü açacağız. Sosyal yenilik üretebilecek sosyal liderler yetiştireceğiz. Yurtiçinde, yurtdışında ve dünyanın farklı ülkelerinde lobi, eğitim, bilim, sivil toplum, yatırım, ticaret faaliyetleri başlatılması için destek vereceğiz ve öncü olacağız. Bu girişimlere maddi-manevi (zihinsel, fiziksel ve duygusal) destek vereceğiz. Fakirliğe, ayrılığa ve cehalete savaş açacağız. Reel sektöre, girişimcilere, ihracatçılara ve KOBİlere teşvik için kredi, sermaye ve destek sağlanması için mücadele vereceğiz. Etkin devlet sistemine ve güçlü ekonomiye geçiş için (gelir dağılımı, siyasi istikrar, mali yapı, vergi sistemi, sermaye piyasası, etkin bürokrasi alanlarında) reformlar gerçekleştireceğiz. Cesaret, kararlılık, girişimcilik, adalet, hak, hürriyet, irade, dayanıklılık, cömertlik gibi değerlerin savunucusu olacağız. Atılımcı, yenilikçi, girişimci ve cesur olacağız.

9) DİYALOG, HOŞGÖRÜ, ÇEŞİTLİLİK, BARIŞ VE DEMOKRASİ:
Diyalog, katılımcılık, hoşgörü ve karşılıklı saygı anlayışının ve ilkelerinin iş dünyasında, medyada, basında, devlette, siyasette ve toplumun her kesiminde uygulanması ve hayata geçirilmesi için çalışacağız. Evrensel hoşgörü, diyalog, huzur, saygı, barış, denge ve uyumu tesis etme yolunda Atatürk’ümüzün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini takip ederek çevremize güven ve istikrar yayacağız. İstanbul’un ve diğer metropollerimizin çok kültürlü, çok kimlikli, kozmopolit, altyapısı sağlam, beyin göçü alan küresel cazibe merkezileri ve dünya kentleri haline gelmesi için uğraşacağız. Türkiye’nin her girişimi ve hamlesiyle Doğu ve Batı arasında gerçek bir kapı, köprü ve diyalog merkezi olmasına katkıda bulunacağız. Anadolu geleneğinde çok önemli bir yeri olan tasavvuf felsefesinin temelindeki hoşgörü ve ahengi yeni yüzyıla taşıyacağız. Hacı Bektaş Veli ve Mevlana Celaleddin Rumi gibi manevi liderlerin açtıkları yolda farklılıkları bir zenginlik kaynağı, tanışma, kaynaşma ve diyalog kurma unsuru olarak göreceğiz. Çeşitliliğin getirdiği zenginliği organizasyon kültürlerine ve takım çalışmasına yansıtacak ve dünya çapında başarılara imza atacağız. Uzun vadeli ve kalıcı başarı için farklılıkları bir arada etkili olarak yöneteceğiz. Sabretmesini bileceğiz; bileceğiz ki vaktinden önce çiçek açmaz. Birarada yaşama ve gelişme tecrübesini yaşamış Anadolu ve İslam bilgeliğinden dersler alacağız. Kültürümüzün özündeki sevgi, hoşgörü ve diyalog ilkelerini hayata geçireceğiz. Mevlana’nın ifade ettiği gibi “bir ayağımız her zaman dairenin merkezinde olacak, diğer ayağımız da dairenin etrafında 72 milletle beraber pergel gibi dolaşacak.” Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi, şefkat ve merhamette güneş gibi, başkalarının kusurunu örtmede gece gibi, hiddet ve asabiyette ölü gibi, tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi, hoşgörürlükte deniz gibi olacağız. Ya olduğumuz gibi görünecek, ya da göründüğümüz gibi olacağız.

SONUÇ YERİNE:
19 Mayıs, enerji demek. Gençlik demek. Umut demek. Hayal demek. Gelecek demek. Dinamizm demek. 19 Mayıs’lar, hayallerle, projelerle, vizyonla, planlarla güzel. Bu makalede 19 Mayıs 2005’ten tarihe ve geleceğe not düşmek istedik. Türkiye için dokuz boyutlu bir gelişim ve değişim vizyonu ve yol haritası çizmeye çalıştık. Gideceğimiz yolda Türk Gençliği olarak neler yapmamız gerektiğinin altını çizdik. Bunu yaparken de SIFIR MERKEZ © (ZeroCentered) metodolojisini ve felsefesini kullandik. Gideceğimiz yolun ne kadar çetin olduğunu, sorumlulularımızın ne denli ağır olduğunu fark etmişsinizdir.

Bütün bunlar sadece hayal olmasın. Hamaset edebiyatı olarak kalmasın. Bunlar, uğrunda kişisel çıkarlarımızı feda edeceğimiz ülkülerimiz olsun. Elde edebilmek için hayatımızı vereceğimiz kutsal amaçlarımız olsun. Gelecek nesillere bırakacağımız mirasımız olsun. Gerçekleştireceğimiz ulusal yeminimiz olsun. Siyasi partilerimizle, devlet kurumlarımızla, şirketlerimizle, üniversitelerimizle, sivil toplum örgütlerimizle, halkımızla, medyamızla el ele verip bunları başarabilirsek, Atatürk'ün bizden beklediklerini nihayet 2000'li yıllarda O'na sunmuş olacağız. Türk Gençliği olarak gelecek 19 Mayıs’larda bizim Atamıza verebileceğimiz en anlamlı ve en güzel armağan da bu yolda gayret göstermek ve bunları gerçekleştirebilmek olacaktır.

No comments: