Tuesday, July 21, 2009

21. YÜZYILDA KÜRESEL BARIŞ İÇİN ON PRENSİP

Vital Speeches Dergisi her sayısında tarihe ışık tutabilecek konuşmaları yayınlıyor. Orada yayınlanmış olan "Respect for the Sacred, Interfaith Dialog, and Global Peace" isimli makalemi Türkçeye uyarladım. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.



Bugün İsrail’de veya Filistin’de bir bebek doğacak. Annesi onu bağrına basacak, kucaklayacak, yedirecek, içirecek, öpüp koklayacak. Çocuğun ve annenin hangi dinden ve milletten olduğu önemli değil. Annenin sevgisi aynı sevgi, şefkati aynı şefkat. Yine, anneleriin korkusu aynı korku. İşter müslüman işter Yahudi olsun, bugünün Ortadoğu’sunda doğan bebek bombaların ve kurşunların kol gezdiği güvensiz bir coğrafyada gözünü açacak. Bombalanan, güven olacak. Kurşunlanan, yaşama sevinci olacak. Katledilen, yarına dair umutlar olacak. Kanadı kırılan, yine barış güvercini olacak. Vurulan, yine çocukların uçurtmaları olacak. Yine umutlar örselenecek, boğazlar düğümlenecek, analar ağıt yakacak.

21. yüzyıl. Dünyamız fırtınalı, dağdağalı, tehlikeli, buhranlı, zor bir dönemden geçiyor. Global dayanışmanın gerekliliğinin en üst düzeye çıktığı küresel iletişim, küresel teknoloji, küresel bilgi, küresel hız, küresel değişim ve küresel işbirliği çağını yaşıyoruz. Bir yandan baktığımızda milletlerin, kültürlerin, dinlerin, toplumların, medeniyetlerin kaynaştığı ve içiçe geçtiği heyecan verici yepyeni bir fırsatlar dönemi bu. Öte yandan baktığımızda dünyanın problemlerinin her zamankinden çok daha kompleks, dinamik, kaotik, girift, karmaşık, belirsiz, birbiriyle ilişkili hale geldiği küresel bunalımlarla, küresel krizlerle, küresel felaketlerle dolu bir tehditler dönemi bu.

Dünyamız kompleks, çok boyutlu, çok parametreli problemlerle boğuşuyor:

Küresel terör saldırıları ve 11 Eylül sonrası küresel güvenlik krizi
Önyargılar, karikatür krizleri, medeniyetler çatışması senaryoları
Savaşlar, bölgesel, dinsel, etnik çatışmalar
İnsan hakkı ihlalleri, baskı ve zulümler
Şiddet, cinayetler, yüksek suç oranları
Gelir dağılımı adaletsizliği, Kuzey Güney problemi
Açlık, salgın hastalıklar, fakirlik, cehalet
Çevre kirliliği, ekolojik dengenin bozulması ve küresel ısınma
Yolsuzluk, rüşvet, ahlaksızlık, kurumsal skandallar
Kaçakçılık, mafya, uyuşturucu ve silah ticareti

21. Yüzyılın problemleri daha önceki yüzyıllardaki problemlerden daha ürkütücü boyutlara ulaşmış durumda. Bu problemler dünya vatandaşları olarak hepimizi ilgilendiriyor; ilgilendirmeli. Bu problemler hepimizin yüreğini kanatıyor; kanatmalı. Bu problemler hepimizin vicdanını sızlatıyor; sızlatmalı. Aşağıda okuyacaklarınız tüylerinizi diken diken edecek:

Dünya nüfusunun yarıdan fazlası, 3 milyar insan günde 2$’dan daha az gelirle yaşam mücadelesi veriyor.
Dünya yağmur ormanlarının yüzde 60’ı yok olmuş durumda.
Dünyanın ormanlarından her saniyede bir futbol sahası kadar büyüklükteki alan yok ediliyor.
Ortalama her gün yeryüzündeki bir canlı türü ortadan kayboluyor.
Yüzyılın ortasından beri ekilebilir dünya yüzeyi topraklarının beşte biri yok oldu.
Kloroflorokarbon gazının atmosfere karışma oranı her on yılda ikiye katlanıyor ve ozon tabakasında bir kıta büyüklüğünde delik oluşmuş durumda.
Beş kat büyüyen dünya ekonomileri gezegenin mevcut kaynaklarını (su, balık, toprak..) zorluyor ve ekosistemin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.
Fosil yakıt tüketimi 1950’den beri 10 kat artmış ve atmosferdeki karbondioksit oranı öngörülemez düzeye ulaşmış durumda.
Neredeyse 1 milyar insan 21. yüzyıla okuma yazma bilmeden, isimlerini dahi yazamadan girmiş durumda.
1.3 milyar insanın temiz suya erişimi yok.
3 milyar insanın temizliğe ve hijyen koşullarına erişimi yok.
Her 30 saniyede bir bir Afrikalı çocuk salgın hastalıklardan dolayı ölüyor.
Her akşam 800 milyardan fazla insan yatarken aç olarak yatağına gidiyor. Bunların 300 milyonu çocuklar.
Her 3.6 saniyede bir insan açlıktan dolayı ölüyor.
Dünya nüfusu 2. Dünya Savaşı sırasında doğanların ömürlerinin sürdüğü dönemde 2 milyardan 10 milyara ulaşacak (Dünyanın 2 milyar nüfusa ulaşması bu sürenin 10 bin katı zaman almıştı).
Dünyada her gün 100.000 insan engellenebilir hastalıklardan dolayı ve yemek, su, barınak, temizlik, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçları karşılanamadığından dolayı ölüyor.
Her gün beş yaşın altındaki 37.000 çocuk açlıktan veya önlenebilir hastalıklardan dolayı ölüyor.
Son 10-15 yıldır dünyanın 56 farklı yerinde kanlı çatışmalar ve savaşlar yaşanıyor.
Afganistan, Bosna, Hindistan, Endonezya, Keşmir, Kosova, Makedonya, Filistin, Nijerya, Çeçenistan, Sri Lanka, Sudan, Uganda, Irak..

Savaşlar gördük. Çatışmalar gördük. Karada, denizde ve havada yapılan savaşlar gördük. Çamur içerisinde yatan cesetler gördük. Bombalanan camiler, sinegoglar, kiliseler, kuleler, şehirler gördük. Küresel terörist saldırılar ve canlı bombalar gördük. Açlıktan ölen çocuklar gördük. Acılar içinde inleyen analar ve eşler gördük. Gandhi “Bu gezegende herkesin ihtiyacına yetecek kadar kaynak var, ama herkesin hırsına ve açgözlülüğüne yetecek kadar kaynak yok” diyor.

Artık savaştan, kandan, acıdan, feryattan, zulümden, terörden, çatışmadan bıktık. Medeniyetler çatışması senaryolarından, 11 Eylül sonrası global güvenlik krizinden, Usame bin Ladin’den, Ortadoğu’daki çıkar çatışmalarından bıktık. İnsanlık olarak kaybettiğimiz huzuru yeniden arıyoruz. Küresel gecenin en karanlık noktasında şafak umudu arıyoruz. Barış, kardeşlik ve sevginin yeşerdiği, dünya çocuklarının sarmaş dolaş mutluluk şarkıları söylediği küresel bir bahar arıyoruz.

Birleşmiş Milletler Global Compact Dünya Liderleri toplantısı New York’ta yapıldı ve dünyanın önde gelen 500 sivil toplum önderi, 500 iş dünyası lideri ve önde gelen devlet yetkilisi bir araya geldi. Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın çağrısını önemine binaen buraya aktarıyorum:

“Gelin gerçek küresel vatandaşlar olalım. Haydi gelin tüm dünya vatandaşlarının hayatında olumlu bir değişiklik yapmadıkça dinlenmeyelim. Gelin barışçıl, adil, sürdürülebilir, işlevsel toplumların temelini ortaya koymak için elimizden geleni yapalım. Tarih boyunca hepimizin ortak alanı olan gezegenimizi korumak için bundan daha kritik bir dönem ve daha gerekli bir dakika yok. Tarih boyunca beraber hareket etmek ve küresel işbirliği için bundan daha uygun bir zemin yok. İleriye radikal adımlar atmamız gerekiyor. Eğer biz değilsek, soruyorum size, kim? Eğer şimdi bunu yapmayacaksak, soruyorum size, ne zaman yapacağız? Biz değilsek, kim? Şimdi değilse ne zaman?”

Biz değilsek, kim? Şimdi değilse ne zaman?

BM eski genel sekreteri Kofi Annan küresel anlamda bir değişimin insanlardan başladığını ifade ediyor. Küresel değişimin temelinde ve merkezinde insan yer alıyor. Dünyayı değiştirmek isteyen herkesin başlayacağı yer en önce kendisi. Kuantum felsefesiyle ifade edecek olursak insanların vicdanlarıyla, değerleriyle ve sorumluluk bilinciyle harekete geçmesi, küresel değişimi tetikleyen bir kelebek etkisi vazifesi görebilir. Buna göre küresel problemlere bulunacak çözüm dünya vatandaşlarının eğitiminden, bilinçlenmesinden ve küresel sorumluluk hissetmesinden geçiyor.

Bugün insanlığın problemleri sadece ekonomik, politik ve maddi problemlerden ibaret değil. Asıl büyük problem ve tehlike şu: İnsanlık; ruhsal, ahlaki, sosyal, etik ve psikolojik bir buhranın eşiğinde. Yaşadığımız şu devirde yeryüzünde bir toplum yok ki sosyal krizlerle, şiddetle, ırkçılıkla, önyargı ile, suç oranları ile, terörle, yolsuzlukla uğraşmasın veya bu problemlerden etkilenmesin. Yeryüzündeki her ülkede ve her toplumda paylaşılan insani değerler ve ortak prensipler için bir arayış var. Bu yazıdaki amacım 21. yüzyılda insanlığın ortak geleceği, mutluluğu ve barış içinde yaşaması için 10 evrensel prensip ortaya koymak. Bu evrenasel prensipler, dünyadaki tüm dinlerin, ırkların ve toplumların ortak paydasına ve paylaşılan değrlerine işaret ediyor:

1. EVRENSEL VATANDAŞLIK VE KÜRESEL SORUMLULUK BİLİNCİ:
2. POZİTİF RUHSAL VE ETİK DEĞERLER VE POZİTİF DAVRANIŞ
3. SOSYAL SORUMLULUK VE TOPLUMSAL FAYDA
4. KÜLTÜRLER ARASI İLETİŞİM; FARKINDALIK VE KOZMOPOLİT ESNEKLİK
5. DİNLER ARASI SAYGI; DİYALOG VE İŞBİRLİĞİ
6. BARIŞ VE İNSAN HAKLARINA SAYGI
DEMOKRASİ, ÇOĞULCULUK VE ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK
8. SOSYAL VE EKONOMİK DENGE VE ADALET
9. EKOLOJİK DENGE VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
10. FARKLILIKLARA SAYGI, HOŞGÖRÜ VE İNSAN SEVGİSİ

21. yüzyılda insanlık artık bir bütün. Yeni tehditler kültür, ırk, renk, dil, din tanımıyor. İnsanlık olarak hepimiz aynı gemideyiz. Tıpkı Nuh’un Gemisi gibi. Üzerinde bulunduğumuz gemi, masmavi gezegenimiz ve kainatın gözbebeği dünyamız.


Kuantum ve komplekslik bilimlerinde ortaya çıkan önemli bir kavram var: Kelebek Etkisi. Tokyo’da kanat çırpan bir kelebek, California’da kasırgalara neden olabilir. Filistin’de yaşanan bir gerilim tüm dünyayı geriyor. New York’ta patlayan bir bomba tüm dünyayı derinden sarsıyor. Moskova’da düşen borsa tüm dünya borsalarına anında yansıyor.


Bütün bunlar gösteriyor ki hepimiz birbirimize bağımlıyız. İster Müslüman olalım, ister Hristiyan, ister Musevi; hepimiz aynı atmosferi soluyoruz. Hepimiz aynı güneşten ısınıyoruz. Hepimiz aynı gezegenin kaynaklarını kullanıyoruz. Toprağımız, havamız, suyumuz ortak. Küresel ısınma hepimizi birden tehdit ediyor. İnsanlık olarak kaderimiz ve geleceğimiz ortak.

No comments: